12 Mayıs 2010 Çarşamba

Bilgiyi içen insan.

Bilinç kaybının en uc noktasını düşündüğümde üzülüyorum.


Bitkisel hayat ve koma. Başından bir olay geciyorsa, kelimelerin altları dolu oluyor zihninde, direk baglandıkları deneyimler var, sana sunulmak üzere beklenen.

Basit ; gün içinde olan “anahtarımı şimdi gördüm yahu? Acaba nerde noktasında evden cıkmadan aradıgımız anlar ” seviyesinde bilinç kaybına ise gülüyorum.

Yerinden kalkıp, kahve içmeye giderken, tuvalte ugramak, o sırada aşağıya inip su almak gibi yasadıgımız, ben buraya neden geldim, en son ne düğündüm, şimdi nerdeyim durumları da buna bir örnek.

“Gercek” hangisi sorusunu da getiriyor aslında bilinç kaybının günlük basit örnekleri.
Bir de bilinç diğer adıyla şuur.

Şuursuz kelimesi, “ah canım şuursuz” sanki olabilir, tahammül edebiliriz, şuursuz olursa ancak bilinç kaybı olursa, hayatta olmaz, tehlikeli, hissi veriyor okuyan kimselere.

Şuur sizi kendinize ordan da hayata matrixleyen bir olgu.

Son zamanların klişesi, klişe cünkü farkındayım, farkındalıgım yüksek diyenden kacıyorum, farkında olmakta, farketmedim ki’lerde, seni bodozlama eleştiririm ancak kendime dokundurtmam yatmakta, oldugundan klişe.. Farkındalıkla da çok alakalı. Bilinç. Bil in ç : Bilmeyi içen insanın kısaltması.

Bilinçli ol. Sorumluluk anlamıda gizli içten içe.
Aslında dediklerinin bilinçinde bile olsan, yeterli bir başlangıç ve iyi bir bilinç seviyesi.

Bilinç kaybı, bir süre sonra sağlıkla yerine gelecekse,yaşamak isterdim.
Kaybolan o anlarda neler yerine geliyor, merak ediyorum.
Çarpıcı bir anı.

Pazarlık kabul ediyorsa, bilinç. Şartlı, kurallı bilinç keyifle kaybedebilirim.
Yoksa almam, teşekkür ederim.
Şükürler olsun, şuurum yerinde.

Hiç yorum yok: