9 Şubat 2010 Salı

Hepsi Bir Ya Sonunda...

Eski anılara takılı kalmayacağım diye saat tam 7’de gözlerini açtı bugüne.
Uyanır uyanmaz kaç zamandır planladığı o cinayeti işledi.
Öldürdü onu. Düşünmeden aldı canını.

Şu zamana kadar onu yiyen bitireni o bitirdi, şimdi.
Mutluydu. Sessizdi ve merak içindeydi. Peki şimdi ne olacaktı?

Sanki aklında hersey yerli yerine oturmak için bu sabahı beklemişti. Tarifi zor, hissedilmesi imkanlı bir enerjiyle dopdoluydu. Arzuladıgı sefkati ve sıcaklıgını ona veriyordu bu enerji.

Şu an hissettiği tanımsız bu duyguyu birine verebilse, emindi ki o kişi onu bir daha hiç mi hiç bırakmazdı.

"Ne tuhaf!" dedi.
Sadece kendinsin ikna etmen gereken ve dünyan da kafanın içinde, beyin onun bir sembolü, kıvrımlarından geçen düşünceler, senin dünyan.
Düşünmeden geçen bir anımız yok.

İşte bu sabah, düşünmeden geçen bu anların daha huzurlu geçmesi için işlemişti cinayeti.
Gurur duydu kendisiyle, pencerenin önündeki perdeyi dalganlandırıp, tüm odayı serinletip yenileyen rüzgarla...
Bazı şeyler o kadar şeffaftır ki; kanıta hiç ihtiyaç duymazlar.

Birinin gözlerindeki bakış, senin ona mırıldandığın bir parçanın onu ele geçirerek vücut hareketlerine yansıması. Bitiminde ateşli ve koklayarak yanağına konan, güçlü ve masum bir öpücük.

Beraberce gönüllü yaratılan anların birleşmesinden oluşan hesapsız, bir o kadar da beklentisiz gelişen buluşmalar, kucaklaşmalar, yakınlaşmalar.

Tek tek açılan düğmelerle sağlamlaşırken, bir bakarsın ki yok olmuş sen, havalara atan adam. Tek başına bir süre havalarda kalıp, yere çakılmışsın.

İnsana, aşk hayatın tutkalıdır dedirten, bu zevkine doyum olmayan anlar, iltifatlar ve satır aralarında gecen beğeni cümleleri ile birleşince işler insanın bilincine ve altına...

Farkına varmadan bir yabancı sana çok şey ifade etmeye başlamış, sen de merak uyanmıştır bir kere…

İçinde merak, karında kelebekler, kafadan düşünceler, sessizlikte beklerken, bir yanık kokusu almaya başlarsın, seni etkisine almıs geçirilen kaliteli ama kısa zamanlarda bir tane kara nokta belirir ve domino taşı mantığında sorgulamalar başlar.

İnsansın çünkü. İlgi ve sevgiye alışıksın. Netlik ve dürüstlük veriyorsun, kopuk ruh hali ve hiç bir manaya gelmeyen cevapları takas edesin gelmiyor.

Kafanın içinde yıllardır yaşayan ve başına gelen veya senin bile bile arı kovanına parmak sokup basına getirttiğin her olayda, sana konuları defalarca ayrı versiyonlarda düşündürten “o kızı” öldürmeye karar verdin. Zihin sesi kızını.

İşte böyle bir sabah başladı sessizliğin.

Sadece o ve hayat. Etiketlemeden yasadığı günler, film gibi dışardan izlemeye başladığı, hem içindeyken, dışında kalabilmeyi seçtiği, kendini koruduğu günleri...

Yazan: Sinyo

Hiç yorum yok: