20 Mayıs 2010 Perşembe

Vakitsiz güneş yanığı

Vakitsiz güneş yanığı daha hora geciyor vucutta.

Doğayla olmak, yagmura ragmen denize girmek, dalgalara güç kullanmadan en şiddettilisin bile senden kayıp sana da aslında güven vererek gecip gitmesi.

Sessizlik; kafanın içinde ve dışında.
Senle gecmişi olmayan bakınca sana birsey düşündürtmeyen hissettirmeyen insanlar ile sadece o anı paylaşmak yeniliyor seni.  İStanbul kent olarak özlesende, köprüyü gecerken dönüş yolunda oh evimdeyim desen de, uzaklardan herseyin insnaların kalp kırıklıklarının küçüldüğünü hisssediyorsun. Sen büyüyorsun hayallerinle birlikte.

Algin acik olunca tesadufleri daha iyi gorebiliyorsun, uzaktan da olsa içine girdiğin frekasn baslakarına kadar ulaşıyor, bazı korkuları uzak mesafeden de depreştirip, bazı sevgileri de pekiştiyorsun.

Kimilerinin rüyalarına giriyorsun, Anlatıyorlar sana, yeşil kocaman bir ağacın altında,


elinde bir dal parçası topraga bir yol çiziyordun, diye. Ya da birilerinin izlediği filmin adında  bir Cafe'de oluyorsun.
 
İnsanlar fon sen gercek kalıyorsun.
Derken zaman geciyor ve İStanbul'a dönüyorsun.
Fotograf makinanda ve zihninde kayıtlı anlarla..
 
 

Hiç yorum yok: