2 Mayıs 2010 Pazar

Düğün-Cenaze

Düğünler ve cenazeler ritueli oldugundan her zaman bana sorgulatan sosyalleşme merkezleri olarak gelmiştir.

Düğün istemeyen insanların aslında kuralları olan ve temel manasını tam da içime sindiremediklerinden veya düğünüm olmasa nerdeyse evlenmicem diye tutturanlarında kendilerinde çözmeleri gereken seyleri oldugundan allah tarafından istettirildiğini düşünürüm.

Düğün insanları öyle bir hisse sokabilir ki, orada bir cok konuda kendinle ilgili, olan , olmayan , olsa ne güzel olur, ile ilgili düşüncelerini anlarsın..Duygular yogundur, algılar acıktır, ve enerjilerde bunu destekler, mit degiğimi yasanır, rol değişimi de yasanır, öncesi sonrasının olustugu anın birleştiği ortak andır.

Cenaze de aynı durum. Duygu yogunlugu, sonrasının bilinmezliği, kopuş ve yeni başlangıç..
Değişim anı, diger faza geciş.

Kendine rastladıgın, tuvalet aynasında iyi ki sen burdasın dediğin anlardan, veya bak gene burda yanlızsın dediğin.

En güzel düğün, annenle babanınkiydi belki, ve sen hiç görmedin, orda olmadın ancak organizasyon ve zamanlama sana aitti.

Küçükken duyardım insanlar cenazede kendi ölümlerine ağlar diye.
Düğünde de kendileri ile ilgili birseylere duygulanırlar diye.

Düğün ve cenaze ne kadar özel aslında,  tanık gerektirmeyen iki olay, cenaze ve düğün, her nedense hep tanıklar önünde oluyor. Zordur belki de tek yapamazsın, ondan kalabalıklar oluyor,etrafında ama bir süre!

Hiç yorum yok: