3 Kasım 2010 Çarşamba

Mektubun Şanı

yıllar yıllar önce, internet hatta bilgisayar icat olmadan önce, daha doğrusu hayatımıza girmeden önce dijital satırlar, daktilo bile kullanmadan el yazması sayfalarım vardı benim.

çizgisiz kağıda inci gibi yazılmış satırlar, sayfalar dolusu.

kendimi en iyi ifade edebildiğim yazı tekniği mektuptur benim. mektup yazacak insanlar vardı hayatımda, mektup yazmayı gerektirecek ortamlar. sayfalar dolusu yazar, on sayfadan az yazmışsam gerekli özeni gösteremediğim için mutlaka özür dilerdim.

yüz küsür sayfalık mektuplar yazardım bir ayda, bir haftada okunabilecek deli saçmaları.

yazmak güzeldi, yazacak insanı düşleyip onu mutlu edeceğini bilerek mutlu olmak da öyle.

sonra ortamlar değişti, hayatlar değişti, elime kağıt kalem almayalı epey bir zaman oldu. o inci gibi yazım kağıt karalamasına dönüştü, defterlerim dosya kağıtlarım da unutulup gitti. teknoloji hayatımı kolaylaştırdı ama o devrin güzelliklerini de örtüp silikleştirdi.

mutsuz değilim, her devrin güzelliklerini yaşama şansını yakaladığım için kendimi şanslı bile sayıyorum ama elime bulaşan mürekkep lekesini, yazmanın o tuhaf kokusunu, kağıda kalemle bastırarak içini dökmeyi özlemiyorum desem yalan olur. ama bu özlem sadece dilde, çünkü ne zaman elime defter kalem alsam iki dakika geçmeden parmaklarıma kramp giriyor artık.

...

kitaplarımsa dönem dönem saran okuma hastalığıma göre mutlu oluyorlar kitaplıktaki yerlerinden çıkıp, ne zaman okuma hevesi gelirse o zaman peşi sıra çeviriliyor sayfalar hastalık gibi. sonra unutulup gidiliyorlar yaşama telaşı içinde.

kitaplarımı kimseyle paylaşmayı sevmem ben, kimselere ödünç vermek istemem, bu huyumu sevmesem de kitaplarımı bencilce sever sadece benim olmalarını isterim. yoksa insan niye kitap almak istesin ki zaten? onca kütüphanede tonla kitap varken bir kitaba neden sahip olmayı düşünsün ki?

...

yazmak için okumak gerek, okunmayı beklemek için de başkalarının yazdıklarını hatmetmek.

...

yazılar iz bırakıyorsa bıraktığım tonla iz var pek çok kişinin sandıklarında 15-25 yaşımın tüm tarihi gizli o satırlarda. kendimle yüzleşmeye cesaretim olduğu gün benim de okumak isteyeceğim hayat hikayem.

kafam dağınık şu an
ne yazabiliyorum
ne de okumak arzusundayım

şu ara sadece yaşama sevdalısıyım

Hiç yorum yok: